Prevalence of depression and anxiety among primary caregivers of the patients receiving chemotherapy; a prospective randomized study.
Kemoterapi uygulanan hastaların birinci derece yakınlarında depresyon ve anksiyete sıklığı; prospektif randomize çalışma
Anahtar Kelimeler:
Cancer, chemotherapy, caregiver, anxiety, depressionÖzet
Cancer is a process which leads the patients and the caregivers think about death at every stage of diagnosis and treatment besides being a severe, chronic disease. Surgical procedures and radio-chemotherapy are the main causes of worries not only for the patients but also for the caregivers. The aim of this study is to investigate the prevalence of depression and anxiety developing before and during chemotherapy among cancer patients and their primary caregivers and to determine related factors.
A total of 287 oncology patients who were receiving chemotherapy at Medical Oncology Department of Celal Bayar University Medical School between June 2011 and January 2013 and their primary caregivers were included in the study. Four interviews were done, one at the time of admission to Medical Oncology Department and at every 3 months, and patients were applied SF36 Quality of Life Scale, caregivers were applied Beck Depression Scale and Beck Anxiety Scale.
45,6% of the patients and 44,9% of the caregivers were between ages 41-60 years. Of the oncology patients, 41,5% were female and 55,7% were male. Anxiety was detected in one-third of the caregivers beginning from the 2th control, depression was detected in 12,2% at the time of first admission and 34,4% and 39,3%, respectively on the first and forth controls. Prevalence of depression was found 67 fold greater and prevalence of anxiety was 19 fold greater among the caregivers of the patients who had a progressive disease. Female gender and low education status were found as the anxiety and depression-related risk factors for the caregivers at the time of first admission and on controls.
Female gender, low education status, presence of a progressive disease lead to an increased prevalence of anxiety and depression for the caregivers. Impaired physical functioning was detected to be significantly associated with anxiety; impaired social functioning was detected to be significantly associated with depression in the caregivers. Assessment of the caregivers together with the patients at the time of admission and during follow up may decrease prevalence of depression and anxiety.
ÖZET
Kanser, ciddi, kronik bir hastalık olmanın ötesinde, tanı ve tedavinin her aşamasında hasta ve hasta yakınlarında ölümü düşündüren bir süreçtir. Tedavi sürecinde hastaların maruz kaldıkları cerrahi tedavi prosedürleri, radyokemoterapi uygulamaları hastaların olduğu kadar hasta yakınlarında da endişenin temel nedenidir. Bu araştırmada kemoterapi uygulanan hastaların birinci derece yakınlarında kemoterapi öncesi ve kemoterapi boyunca ortaya çıkan depresyon ve anksiyete sıklığı ve bunlarla ilişkili diğer faktörleri belirlemek amaçlanmıştır.
Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Medikal Onkoloji Bölümüânde Haziran 2011 ve Ocak 2013 tarihleri arasında kanser tanısı konularak kemoterapi uygulanan 287 onkoloji hastası ve bu hastaların birinci derece yakınları çalışmaya dahil edildi. Tıbbi Onkoloji Bölümüâne ilk başvuru anında ve her üç ayda bir olmak üzere toplam 4 kez klinik görüşme yapılarak hastalara SF36 Yaşam Kalitesi Ölçeği, hasta yakınlarına Beck Depresyon Ölçeği ve Beck Anksiyete Ölçeği uygulandı.
Hastaların %45,6âsı ve hasta yakınlarının ise %44,9âu 41-60 yaş aralığındaydı. Onkoloji hastalarının %41,5âi, hasta yakınlarının %55,7âsi erkekti. Hasta yakınlarında 2. Kontrolden itibaren yaklaşık üçte birinde anksiyete; ilk başvuru anında %12,2âsinde, 1. ve 4. kontrollerde %34,4-%39,3 arasında değişen oranlarda depresyon saptanmıştır. Kontrollerde hastalığında progresyon saptanan hastaların yakınlarında, regresyon saptanan hastaların yakınlarına oranla depresyon sıklığının 67 kat, anksiyete sıklığının ise 19 kat kadar arttığı saptanmıştır. Hasta yakınları için ilk başvuru anında ve kontrol değerlendirmelerinde kadın olmak, eğitim düzeyi düşük olmak anksiyete ve depresyonla ilişkili diğer faktörler olarak saptanmıştır.
Hasta yakınlarında kadın cinsiyete sahip olmak, eğitim düzeyinin düşük olması ve hastalarında progresyon izlenmesi, anksiyete ve depresyon sıklığının artmasına neden olmaktadır. İlk başvuru anındaki hastanın fiziksel fonksiyonunun bozukluğunun hasta yakınlarında anksiyete ile anlamlı olarak ilişkili olduğu ve sosyal fonksiyonunun kaybının hasta yakınlarında depresyonla ilişkili olduğu gözlenmiştir. Tanı aşamasında ve özellikle izlemde progresyon gelişen hastalarda; hastalar ile birlikte hasta yakınlarının değerlendirilmesi ile tedavi sürecinde karşılaşılabilecek âAnksiyete ve Depresyonâ sıklığı azaltılabilir.